29 Temmuz 2012 Pazar

HETALİA: AXİS POWERS COSPLAY

TAIWAN


DENMARK


PRUSYA


İNGİLTERE



MACERİSTAN ve PRUSYA



TOUHOU GÜNLÜKLERİ


“Evet, bu olduğuna eminim.” dedi Renko ve bir takım resimler ile dolu not defterini Maribel’e gösterdi. Sonbahar ayazında bunca yolu gelip de bir şey bulamamak gayet hayal kırıcı olurdu. Yine de bir çift mezar soyguncusu gibi görünmekten gerçekten kaçınabileceğini sanarak ahmaklık ettiğini anladı.
***
“Marry, hayaletli bölgenin girişini gidip görmeli miyiz dersin?” olmuştu Renko’nun iki gün önce önerdiği fikir. Marry, Renko’nun ona verdiği takma attı çünkü asla Maribel diyemezdi, dili bir türlü dönmüyordu. ‘Mühür kulübü’ sadece Renko ve Maribel’in üyeleri oldukları çok da özel bir yanı olmayan okült ve nekoramansi tabanlı bir kulüptü. Bir nekromansi kulübüydü ama bildik ölü diriltme ve def etme ayinleri ile hiç bir alakası yoktu. Diğerleri ikilinin beceriksiz iki nekromansi delisi olduğunu düşünürlerdi. Fakat gerçek, çok farklıydı.
“Hayaletli bölgenin girişi de  neredeymiş Renko?” olmuştu o zaman Maribel’in verebildiği tek cevap. Daha önce hayaletlerin diyarına açılan bir geçit ile ilgili hiç bir şey duymamıştı ve Renko durup dururken bundan bahsettiğinde epey şaşırdı. Renko kendisini zapt etmekte güçlük çekerek gülümsedi. Kendisini bıraksa heyecanla şen şakrak gülecek gibiydi. Elinde tuttuğu fotoğrafı yavaşça uzattı ve “Sadece bak.” dedi. Maribel de ister istemez onun heyecanını paylaştığını hissetti. Kadim bir tapınağın ön cephesini gösteren bir kareydi. “Bu ölüler diyarı” dedi Renko huşuyla.
“Nasıl oldu da ölüler diyarının bir fotoğrafını elde ettin?” dedi şüpheyle Maribel. “Senin bilmediğin kaynaklarım var Marry” dedi Renko hınzır bir ifadeyle. Maribel’in onun ne gibi kaynakları olduğu konusunda fazla bir fikri yoktu. Renko’nun yeni ölen insanların cesetlerinin fotoğraflarını çekerek, ruhların negatiflerini görmeye çalışan bir arkadaşı olduğunu anımsadı. “Resme tekrar bak. Budist geçidinin de ötesine. Dikkatle bak” dedi Renko.
Parmağı ile resim üzerinde, bir mezar taşının tepesinde kalan, minik, boş gece göğü penceresini gösterirken “Geçidin şu noktasına bak. Sence bu yaşayanların dünyasına benziyor mu?” dedi artık saklayamadığı heyecanıyla. Maribel kesinlikle bu dünyadan gibi görünmeyen ve nasıl bakılırsa bakılsın resmin tuhaf atmosferli olan bölgesine burnu değene kadar dikkatle baktı. Renko’ya “Bu bir Shinto geçici, Budist değil” diyecektiyse de lafını yuttu.
Mühür kulübü hakkındaki gerçek, sınırları bulmak ile ilgili olmasıydı. İkilinin kulübü öteki dünya veya dünyaları, yani yaşayanları çevreleyen görünmez duvarların ötesini, algılamak ve mümkünse haritalamak ile ilgiliydi. Dengelerini kırmak veya onları aşmak yasak olmalıydı, çünkü efsanelerde yaşayanlar için ötekiler, korkunçtular. Nitekim Maribel duvarları ve ötelerinde kalanları görebiliyordu. Hiç bir şey yapmasa, aramasa ve gözlerini yumsa da onları görebiliyordu. Özellikle de gözlerini kapatmışsa, rüyalarında, duvarların da ötesine gidebilirdi. Bu önlenemezdi, hep görecekti.
Maribel Renko’nun sesiyle resme bakarken daldığı anlık düşlerinden uyandı. “Hayaletli bölgeye bir geçit” demişti Renko. Maribel’e gösteriyor olmasının sebebi, resmin çekildiği yeri çoktan öğrenmiş olması mıydı? Ona bunu sordu. “Kolay. Resimde ayı ve yıldızları görebiliyoruz öyle değil mi?” dedi resmi elinde sallayarak. Renko’nun daha önce belirttiği ve birkaç defa şaşmadan ispatladığına göre sadece yıldızların ve ayın konumuna bakarak o andaki zamanı ve dünya üzerindeki konumunu bulabilirdi. Kız yürüyen ve soluk alan bir GPS cihazı gibiydi. Maribel’e her zaman tedirginlik verici gözleri olduğunu söylerdi ama Maribel’e göre asıl tuhaf olanlar Renko’nunkilerdi.
Maribel ölüm çiçeklerinden nefret ederdi. Törenlerde kullanılan zambaklardan ise tiksinirdi. “Girişi işaretleyen taşın etrafı zambaklar ile dolu” dedi istemsizce resme bakarken. Renko duymazlıktan geldi çünkü eğer yanlışlıkla Maribel’in tiksintisini körüklerse hiç gitmemeye karar verebileceğinden korkuyordu. Renko sonraki gün haritalar ve pergeller ile bir başına kalarak gidecekleri yönü seçmekle uğraştı.
Sonunda hayaletli bölgeye açılan bir gedik bulabilecekleri gün gelip çattı. Bölgeye gece gitmek daha uygun görünüyordu çünkü onları yolda döndürüp sorular soracak birileri çıkarsa mezarlıkta ne yaptıklarını anlatmak epey güç olacaktı. İlk başta tüm cesaretleri en üst seviyedeydi, sonra onlar geçidin olduğunu düşündükleri – daha çok Renko’nun düşündüğü – yere yaklaştıkça Maribel cesaretini kaybedeceğini sanırken aksine, daha dingin olduğunu fark etti.
Renko, “Galiba aradığımız taş bu. Fakat etrafımızda hiç bir şey göremiyorum. Gökyüzü normal görünüyor.” dedi hafif bir hayal kırıklığıyla. Renko onu çağırdığında Maribel de taşa yavaşça yaklaştı ve işlenmiş yazılara odaklandı. Elleri ile yazılara dokundu ve taşı olabilecek her şekilde inceledi. “Hayır. Bu olduğuna eminim.” dedi sonra kendisinden şüphe ettiğine utanarak. Renko bunu söylerken doğrulup göğe baktı ve “02:27:41″ dedi yavaşça. Maribel’i tedirgin eden atmosfer ve mezarlık değil, Renko idi. Mezar soyguncusu gibi göründüğünü düşündü. Mezar taşı öyle ağırdı ki yerinden milim oynamıyordu. Maribel tüm gücü ile yüklendi ve aniden Renko “Saat iki buçuk!” dedi olağandan sesli biçimde. Aynı anda da taş dörtte biri kadar döndü. Tüm gece karanlığına ve Sonbahar soğuğuna rağmen dört bir yanları aniden pespembe binlerce sakura yaprağı ile doldu.
***
Sonbahara özgü yapraklar da yitip gittiğinde, o olaydan bir ay sonra, halen yeteneksiz kulüpleri varlığını sürdürüyordu. Göğe bakarak zamanı mırıldanan dostu Renko, Maribel’e onaylamaz biçimde “Buluşmaya iki dakika on dokuz saniye geç kaldın” dedi. İçindeki sayısız resmin her birinin gerçekliği kuşku götürür not defterini çıkardı ve arasından bir resim çekti tekrar, aynı bir ay önce yaptığı gibi. “Söylesene Marry, Hakurei Tapınağının geçidini görmek ister misin?” dedi hınzır gülümsemesiyle.
Bir ay tavşanı ve bir ay keşif taşıtı. Bu bir yanılsama mı, gerçek mi, hoş bir hayal mi yoksa kötü bir rüya mı? Sabah sisinin anısı ve hayali bir dünyanın isi ile uyanık olmak, gerçeklik bulutundan dışarıya çıkan bir kuş gibi, gündüz rüyasını tatmak ve kadim, mistik evrenleri düşlemek ne tuhaftı.
Işıksız zamanlar geliyor. Gün batımı ve hayalin sisi inmek üzere olmalı. Yine de, öyle bir dünya gördü ki, tüm çocuklar gülümsüyorlardı. Bu bir sanrı mı? Yani havadaki asılı duran kale? Şafağa kadar, kalbi öteki dünyada atacak olmalı.
Yüzlerinde böylesine büyük gülümsemeler ile bu kadar çok çocuğu bir arada en son ne zaman gördüğünü düşündü. Sahi, daha önce böylesini görmüş müydü ki? Çocukların ağzından dökülen gizemli şarkıları dinledi ve onların bir o kadar esrarengiz danslarına eşlik etti. Bugün büyük bir festival kutlanıyor olmalıydı. Bir gün, çocukların yine aynı böyle gülümsedikleri bir ülkede yaşamak istediğini fark ettiğinde en az onlar kadar şendi oldu.
Saklı bir malikânenin gölgesinde uyanmanın rengi ile sarsıldığını anımsadı. Kızıldı. Malikâne gece karanlığında bile nahoş parlamasıyla onu selamladı. Soğuk kalpli taştan inşa edilmiş gerçeklik anıtıydı adeta. Geçmişte kalmış güzeller güzeli bir başkentin son peri masalı gibiydi. Kirli bir kasabada gün ışığıydı.
***
“Biliyor musun ne, dün gece bir rüya gördüm” dedi Maribel kendisi de ne söylediğinden emin olamadan. “Yine bir rüyanı mı anlatacaksın?” dedi arkadaşı ona hafif bir alayla. “Evet, rüya görmüş olmasaydım, anlatmak için seni çağırmazdım.” Dedi üstelercesine Maribel.
İkilinin adları Maribel Han ve Renko Usami’ydi. Terk edilmiş bir kasabada, okült güçleri ve dünyanın sınırlarını arayan minik bir kulübün üyeleriydiler. Nekromansi ile uğraştıkları düşünülse de, uğraştıkları iş diğerlerinin tahmin ettiği gibi değildi. İkili alışıla gelmedik bir kulübün yılmaz araştırmacılarıydılar.
“Hey! Boşuna sinirlenme. Başka birinin rüyasını dinlemek sadece can sıkıcı, hepsi bu.” Dedi alınmış bir karşılıkla. Maribel esasında aldırmıyordu. Bu arada, Maribel’in müthiş bir gücü vardı. Öyle ki aileden gelen bir yetenekti ve kökeni takip edilemeyecek kadar eskilere dayanıyordu. Maribel’in sınırları görmek gibi bir yeteneği vardı. Dünya üzerindeki, tüm sınırları hem de. İkilinin esas amaçları sınırlarda belli sebeplerden ve koşullardan ötürü açılmış gedikleri saptamak ve mümkünse onları kullanmaktı. Kim bilir, belki bir gün öteki dünyalardan birine atlayabilirlerdi.
…Elbette, bu yasaktı. Buna rağmen Maribel son zamanlarda git gide artarak karmakarışık karakteristiklerde sayısız dünyayı görebiliyordu. “Senden bir iyilik isteyebilir miyim? Lütfen rüyalarımı dinle ve bana tavsiyede bulun. Zira aksi takdirde hangi benim gerçek olan olduğundan emin olamayacağım.” Dedi ciddi bir ifadeyle ve anlatmaya başladı.
***
“Çok geniş bir ormanın derinliklerinde, kızıl bir malikâne vardı. Yapının etrafını çevreleyen yemyeşil orman berrak ve aka çalan rengi ile bir nehirce kesiliyordu. Nehir ise bembeyaz bir gölü dolduruyordu. Harikulade bir görüntüydü. Ağır kırmızı tonuna rağmen çok doğal görünüyordu ve ne kadar cesur bir renk seçimi gibi görünürse görünsün, benim epey hoşuma gitti.” Dedi heyecanla.
“Peki ya içerisi?” dedi Renko onun heyecanını paylaşarak. Hep böyle olurdu. Her ne kadar sitem etse de, onun için Maribel’in rüyalarını dinlemek iple çektiği bir şölendi. “Birden bire içeriye dalmak sence de görgüsüzce olmaz mıydı?” dedi Maribel kızararak. “Senin sorunun ne? Neden rüyalarında bu kadar korkaksın?” dedi yapmacık bir öfkeyle Renko.
“…Ah, az daha unutuyordum. Bir hizmetçi beni karşılamak üzere binadan dışarıya çıktı ve ona böylesine harika bir malikânenin sahibi ile tanışmak istediğimi söyledim.” Dedi rüyanın anısına asılmaya çalışarak. Bir çay partisi mi olmuştu? Emin değildi. Devamını unuttuğunu fark ettiğinde gözlerini uzaklardan ayırdı ve Renko’nun beklenti dolu yüzü ile karşılaştı. “Hani sıkıcıydı?” dedi hınzır bir gülümseme ile.
***
“Başka rüyalar da gördüm. Hepsini tüm detayları ile anımsayamıyorum ne yazık ki” dedi en düşünceli çehresiyle. “Birinde sonsuza kadar uzanıyor gibi görünen bir bambu ormanındaydım.” Dedi kafasını hızla olumlu anlamda sallayarak. Ufuk çizgisinin bir ucundan diğerine kadar bambular vardı.”
“Böylesine bir ormanda kaybolmak işten bile değildi. Karanlık bastığında patikadan çıkmış olmalıyım. Bazen tuhaf bir çığlık duyduğum oluyordu, onların etraftaki hayvanlara ait olup olmadıklarından halen emin değilim. Ne yapmalıydım emin değildim, kaybolmuştum. Bambu ormanında açlıktan öleceğimi bile düşündüm sanırım. Belki de sesini duyduğum, ismi benim için belirsiz bir yaratıktı, kim bilir. Daha yapmak istediğim ne çok şey olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum çaresizce. Ağlamış olmalıyım çünkü uyandığımda yastığım ıslaktı.”
“Dediğim gibi, amaçsızca dolaştım. Bir ara bambu dallarını yemeyi bile düşündüm. Tabi ciddi değildim ama yine de rüyanın içindeydim. Sonra birden bire gerçek bambu ağaçlarının nasıl göründüklerini, yani doğal hallerini geçmiş anılarımda asla görmemiş olduğumu hatırladım. Sadece imgelerde, televizyonda inşaat ile ilgili bir belgeselde ve hırdavatçılarda görmüştüm, ağaç olarak değil, ölü bir selüloz parçası olarak. Aklın oyunları muhteşemdir ama şu anda eskiden gerçekten bilmediğim bir şeye vakıf olduğuma eminim. O da bir bambu yaprağının tadı.” Dedi dudaklarını yalayarak. Renko tadın anısının hoş mu yoksa nahoş mu olduğunu ona soracaktı ama devamını daha çok merak etti.
“Göğe, tamamen umuttan yoksun onlarca defa bakmış olmalıyım. Ne çok parlak yıldız vardı, burada Tokyo’nun en tenha ucunda bile açık olan göğün sunduğundan fazlaydılar. Biliyor musun ne? İlk defa senin gözlerini kıskandım. Büyük olasılıkla sen, nerede olduğunu bulabilirdin ve patikayı kaçırmazdın.” Dedi Renko’yu güldürerek.
“İşte o zaman, ilk defa o korkunç kahkahayı işittim!” dedi aniden parlayarak. Ne yazık ki dondu, çünkü devamını hatırlayamıyormuş gibi yüzü kasılı kaldı.
***
“İşte burada, rüyalarımda gördüğüm kızıl malikâneden ve ormandan, hizmetçinin verdiği ve benim koparttığım, birkaç bambu yaprağı ve kurabiye var.” Dedi tedirgince. “Ne? Rüyalarından bahsetmiyor muydun Marry?” dedi kaşlarını kaldırarak şüphe ile Renko Usami adındaki siyah saçlı kız. Maribel, Renko’nun onun gerçek adını çoktan unuttuğuna emindi. “Sana anlattıklarımın hepsinin rüyalarım ile ilgili olacağını söylemiştim. İşte bu yüzden – kurabiyeler ve yaprakları göstererek – ne yapmam gerektiğini söyleyebileceğini düşündüm. Gerçekten tavsiyene ihtiyacım var Renko” dedi. Renko onun aklı karışmış göründüğünü düşündü.
“Hangisinin gerçek ve hayal olduğuna artık pek emin değilim. Rüyalar genellikte, bir youkai (*yaratık-canavar) kovalandığımda son buluyor. Bunların kötü birer rüya olduğunu söyleyeceksen, büyük olasılıkla haklısın. Buna rağmen rüyalarımda bazen, yanımda, uyanıklığa bir şeyler getirebiliyorum. Bu yüzden şu anda seninle ‘rüyamda’ konuşuyor olduğumdan korkuyorum.” Dedi. Kesinlikle durumdan rahatsızdı.
“Sana neyin doğru olduğunu söyleyebilirim Marry. Gerçek yenilebilir bambu yaprakları yoktur. Belki pandalar için lezzetli olabilirler ama masallardaki anlatılan doğal, lezzetli yapraklar yerin altında, derinlerde insan damağından saklanırlar. Kötü bir rüyayı iyiye çevirebilecek olsaydım yapardım, inan bana.” Dedi ciddi bir alayla. Belki yalnızca bu alayın kendisi bile Maribel’in gerçeklikte olduğuna emin olmasına yetmeliydi.
“Hayatım için koştum, rüyamda olmama rağmen. Tam olarak ne açıklayamam ama az önce anlattığım ve devamını unuttuğum kahkahayı hatırlıyor musun? Hah işte o zaman olmalı. Çünkü şu anda kahkahanın git gide arttığını anımsıyorum. Sahibi kesinlikle insan değildi. İçgüdülerime uydum ve yapabildiğim kadar hızlı koştum.” Dedi gerçeklik ve hayal ile ilgili konuşmalarını ikinci plana iterek aniden. Hatırlayabildiğinde, anlatırdı ve Renko da çıt çıkarmazdı. Rüyalarını anlatırken Marry’nin biraz delirdiğini düşünürdü ama zararı yoktu. Renko bunu severdi.
“Bambu ormanı bir ara eğim kazanmış olmalı çünkü dengemi koruyamadığım zamanlar oldu. Ancak büyük oranda düz gittiğimi zannediyorum. Yine de, emin olamıyorum. Çok uzun bir mesafe koşmuş olmalıyım ama buna rağmen tek görebildiğim saatler öncesinde ne gördüysem aynısıydı. Koştuğumda bir yere varacak olup olmamam beni ilgilendirmiyordu bile.” Dedi kendi sözlerini onaylayarak.
“Bence rüyanın tamamen rüya olduğu ile ilgili fikrine tezat oluşturan şey bu. Rüyam sübjektif olmak zorunda. Rüyalar gerçekliğin tam zıttı olmak hükmünde değiller. Rüyalar ve gerçeklik benzeşmeliler. Bu yüzden eğer gerçek hayatta kendini tehlikede hissediyorsan, rüyanda da hissedersin ve koşarsın. Gerçek, bundan ibaret olabilir” dedi kendi de söylediklerini sindirmeye çalışarak. “Her neyse, ben görecelilik psikolojisi üzerinde çalışıyorum Renko. Seninki de neydi? Hmm… İplik Fiziği? Belki ikimiz de bu kadar yeni olmasına rağmen eski kafalı teorilere bel bağladığımız içindir rüyalarımın sübjektivitesi.” Dedi parmağını masa da yuvarlaklar çizecek şekilde döndürürken.
“Eski kafalı olabiliriz ama yeniyi kullanıyoruz evet. Sonuçta, geçmişte kimse gerçek ile hayali ayırt etmeye çalışmadı. Birbirlerine o kadar çok karıştırdılar ki sayısız efsane doğdu.” Dedi Renko onu onaylar bir mizaçta. “Ve bugün ise ben, rüyamdaki ben ve gerçekteki ben olarak tek bir kişiyim.” Dedi Maribel biraz mırıldanır gibi kısık sesle. Yine de Renko’nun duymasına yetti.
“Artık gerçekten hangisinin doğru olduğuna emin değilim. Geceleri bir kelebek olduğuma mı yoksa gündüzleri bir insan olduğuma mı inanmalıyım. Çünkü ikisi de şu anda benim için gerçek gibi duruyorlar.” Dedi ve aniden rüyanın geri kalanını hatırlamış olacak ki tekrar uzaklara, çok derine, anılarına bakarak devam etti.
“Evet, uzun bir mesafe koştum. Yine de yorulmamış olmalıyım, yorgun değildim, kesinlikle değildim.  Neden? Ah, tabi, dedim ya ben bir kelebektim. Uzun mesafeler boyunca uçtum. Sahi, nasıl bir kelebeğe dönüşmüş olabilirim ki?” dedi kendi ağzından çıkanlara da şaşırarak. “Fakat bir şeyi çok net hatırlıyorum. O da günün sonunda geri geldiği ve sonsuz geceyi gömdüğüydü.”
“Artık koşmuyordum. Biraz ileride, ama yine de epey uzakta, bambu ormanının derinliklerinde canlı bir ışık görmüş olmalıyım. Gerçekliğin ötesinde ve tuhaflığın sınırlarında dolaşan bir ışıktı. Rubidyum’un yanma reaksiyonuna benziyordu” dedi Renko’nun daha iyi anlayacağını düşündüğü biçimde ve Renko anlayışla gülümsedi.
“Arkamı kolluyordum ama bir yandan da güneş ışığı dışında var olan ve daha cazip gelen bu ışığın büyüsüne kapılmadan edemiyordum. Merak ettim ve ona yaklaştım, cesaret edebildiğim kadar yaptım bunu. Evet, gerçekten de yaptım.” Dedi Renko’nun onun cesareti ile ilgili daha önce söylediklerine dokundurarak.
“Gördüğüm şeye inanamadım. Bugünlerde 3D bilgisayar çizimleri ile böyle şeylerin imite edilebildiğini biliyorum ama böylesi gerçek görünenlerini yapabileceklerini sanmıyorum. Ömrümde bu kadar büyük bir yaratığı tam karşımda bulduğum olmamıştı. Hayır ışığın kaynağı o değildi tabi ki ama kaynağa çok yakındı. Vahşi köpeklerden daha büyüktü, siyaha çalan postu ile fareye benziyordu ve gözleri kırmızıydı. Belki de bir tavşandı ama gözlerinin kırmızı olduklarına eminim. Dediğim gibi, çok garip bir şekli vardı. En ilginç yanı ise gözlerinde aynı bir insana baktığında göreceğin anlamlılık ve kavrayışı hissedebiliyordun.”
“Kafasının boyutları aynı bir insanınki kadardı, hafızam beni yanıltıyor olabilir ama üzerinde çok durduğumda bir insanın yüzüne sahip olduğunu düşünmeden edemiyorum. İnanmak istemiyorum ama büyük olasılıkla gerçekten bir insanın yüzüydü. İnsan yüzlü büyük fareler hakkında daha önce bir şey duydun mu Renko? Ben duymamıştım.”
“Anladım ki yılmaz takipçim bu fareydi. Ancak sandığımın aksine ilgisinin kaynağı ben değildim. Hiç olmamıştım belki de. O, doğrudan, kızıl ışığa bakıyordu. Sesini halen unutamıyorum, korkunçtu. Ancak korkumu söndüren şey kızıl ateşin, farenin gözlerindeki yansıması oldu. Başından beri ürktüğüm kızıl gözlerin renginin asıl kaynağı bu ışık olmalıydı. Sanki o ışıktan korkuyordu Renko.”
“Ve işte bu, kız ile büyük fare yanımdan gittiklerinde birisinden birinin geride bıraktığı kâğıt parçası.” Dedi cebinden hışırtıyla, kırışıklar ile dolu, bir kâğıt çıkartırken. “Halen gerçekten rüyandan mı bahsediyorsun?” dedi Renko kaygılı bir sesle.
“Kızı görene kadar farenin esas kaçındığının o olduğunu anlayamadım.” Diye devam etti duymazlıktan gelerek. “Kızın etrafında kırmızı ve çok parlak bir hale vardı. Neden diye sorma, bunu yapan kendisiydi. Işığı kendi isteği ile saçıyordu. Belki de doğru tanım ışık saçmak olmamalı. Daha çok derisinin her gözeneğinden kızıl alevler fışkırıyordu ama kendisi ve kıyafetleri yanmıyorlardı demek doğru olacaktır. Bu da yetmezmiş gibi alevler sanacağının aksine yukarıya doğru değil, aynı bir çift kanat gibi, yere paralel yayılıyorlardı.”
“Düşününce insan yüzlü dev fareden daha mekruh bir varlıktı. Fare onun sadece elini kaldırmasıyla korkup kaçtı, inanabiliyor musun?”
***
“Şimdi görüyor musun Renko, bana göre rüya ve gerçeklik aynılar. Sana daha önce yüzlerce defa anlattım, asıl rüya olan, şu anda seninle konuşuyor olmam olmalı.” Dedi çaresiz bir kabullenmişlikle. “Sakin ol Marry. Anlattığın dünyayı son noktasına kadar dinleyeceğime söz veriyorum. Sonunda ne oldu anlat bana, kız aslında neydi? Kıza ne oldu?” diye üsteledi onu melankolisinden bir nebze olsun çekip çıkartarak.
“Bilmiyorum, fare kaçtıktan sonra o da ortadan kaybolmuş olmalı. Hayır, korkak değilim, sadece yok oldu hepsi bu. Yine de saklandım. Bunun korku ile ilgilisi yok, korkunç olmalarına rağmen yok, saklandım çünkü hayatımın tehlikede olduğundan bir an olsun şüphe etmedim ve her zayıf canlının yapacağı gibi sessizce bekledim. Ama biliyor musun ne, şimdi düşününce daha iyi anımsıyorum, gerçekten de eminim, farenin gözlerindeki alacalı kızın yüzünü unutmam mümkün değil. Onlar kesinlikle bir insan olamazlar. Ne fare ne de kız.”
***
Günün sonunda Maribel’in tüm yaptığı rüyaları hakkında konuşmak oldu. Tatmin olmuş muydu bilinmez ama Renko onun kendisine verdiği ıvır zıvırı ilgi ile incelerken Marry’nin gitmeden önce söylediği şeyi aklında evirip çeviriyordu. “Hayal ve gerçek, ikisi de aynı.” Ama bu olamazdı. Renko bundan, gecenin sonunda güneşin doğacağını bildiği veya yıldızlarda yelkovan ile akrebi görebildiği kadar emindi. Güncel göreceli psikoloji biliminin sübjektiflik ile ilgili ön gördüğü kuramların doğru olduklarını kabul etse bile bunlar sadece ‘akla’ uygulanabilir bir yasalar serisinin ispatını kabul etmek demek olurdu.
Açıkça görülmesi icap eden gerçek, Marry’nin sınırların ötesine, bilinci kapalıyken, yolculuk etmesinin muhtemelliğinden ibaretti. Yine muhtemelen – çünkü Renko zaman dışında bir başka konu için kesin konuşmayı sevmezdi – Marry sırf bu yüzden kendisini rüyada sanıyordu. Şu anda, gerçeklikteyken bile rüyanın sınırına çok yakın olmalıydı. “Yoksa” diye düşündü Renko ürpererek, Marry basitçe sınırları görme yeteneğini çok daha fazlasına dönüştürmüş olabilir miydi? Yani onları kullanmayı ve yönetmeyi kavramaya başlamış olabilir miydi? Renko bunun olanaksız olduğunu düşündü. Bütün bu düşünceler halen basit birer kulüp aktivitesi sayılırlardı, değil mi?
“Eğer ki tüm bu durumu göz ardı edersem rüyaları sırasında bir youkai tarafından yutulabilir veya geri dönüş yolunu bulamayabilir. Düşünceleri her yanda, oradan buraya dolaşıp duruyorlar” diye düşündü. Renko, onun eğer gördüklerinin rüya oldukları fikrini arkasında bırakırsa, geri dönemeyeceğini, kalbinin en derinlerinde biliyordu. Büyük olasılıkla rüyalarından birisini gerçeklik olarak kabullendiği anda, orada kapalı kalacaktı. Marry kesinlikle tehlikedeydi fakat Renko, sarışın kızın, bunun farkında olduğunu sanmıyordu.
“Ona iki biçimde yardım edebilirim” oldu son kararını vermeden önce dalgalanan ilk fikri. İlki, rüyalarından geri getirdiği tüm bu ufak tefek şeylerden kurtulmak ve onu, gördüklerinin birer hayal ve illüzyon olduklarına inandırmaya çalışmaktı. Bu şekilde hayal diyarında daha fazla gezintiye çıkmasının önüne geçebilir veya gerçeklikten ayrılması ihtimalini azaltabilirdi.
Diğer, ikinci yol ise ona ısrarla Renko’nun yanındayken aslında onun hayal dünyasında değil ama ait olmadığı bir dünyada olduğuna inandırmaktı. Asıl evinin şu anda rüyalarındaki sandığı yer olması olasılığı söz konusuydu. Ancak Renko’nun yüreği, bu koşulda Marry’nin tekrar geri dönmeyebilecek olması ile burkuldu.
“Hangisi senin için daha iyi Marry? Hangisi benim için iyi Renko? Esasında hiçbir açıklamaya gerek olmamalıydı. Renko ne yapacağını biliyordu.”
***
“Of Renko! Beni çağırdın ve ben yine, her defasında olduğu gibi, geç kaldın.” Dedi Marry somurtarak. “Kafana takma Marry, sadece üç dakika ve on beş saniye geciktim. Unutursun.” Dedi göz kırparak. “Ne demek kafana takma? Sen Renko’sun. Gözlerin… Her neyse. Gerçekten de boş ver. Bugün ne işimiz var?” dedi bıkkın bir merakla. “Belirtmeme gerek var mı? Kulüp aktiviteleri tabi, tüm üyeler buradalar.” Dedi dudak bükerek. “Sadece baş başayız, aynı espriyi kaç defa yapabilirsin ki?” dedi eğlenceli bir sitemkârlıkla. “Yine bir geçit mi buldun Renko?” dedi gülümsemesi devam ederken.
“Tek bir cevap olmak zorunda” diye düşündü Renko. “Marry’nin bahsettiği dünya, çok güzel bir doğaya sahip ve biraz da gizemli.
Kadim ve görkemli bir ormanın derinliklerinde, dağın en gizemli köşesinde, terk edilmiş bir tapınak.
Çocukların harika zaman geçirdikleri bir diyar
Engin yeşillikler ve bembeyaz akan bir nehir ve onun döküldüğü bir göl.
Göl manzarasını süsleyen kızıl malikâne ve ağaçların gölgesinde bir çay molası.
Tüm yön algısını yutan ve yolcuların patikalarından sapmalarına sebep olan sonsuz bir bambu ormanı.
Delicesine, hiç gitmeyen bir dolunay.
Bir insanın yüzüne sahip olan ama insan olmayan bir mahlûk.
Son olarak da mekruh bir anka kız.
“…Hepsini bir başına yaşamana dayanamıyorum!”
“Elbette, başka bir dünyaya açılan bir pencereyi her zaman bulabilirim. Bak, pek çok ipucum var bu defa.” Dedi tatlı kıskançlığından sıyrılarak. “İpuçları mı? Ama bunlar benim rüyalar âleminden getirdiğim incik boncuk sadece.” Dedi Marry şüpheyle.
“Çünkü Marry, senin rüyalarına gideceğiz. Birlikte oraya yolculuk edeceğiz ve çocukların hep gülümsediği bu ülkeyi göreceğiz. Sahi, bu diyardaki çocuklar neden hayatlarından keyif alıyormuş gibi görünmüyorlar hiç düşündün mü Marry?” diye sordu ve Maribel de olumsuz anlamda kafasını salladı.
“Çünkü sevgili Marry, aynı senin gibi araştırmacılar, onlara gerçeklik ile rüyanın aslında ayrılmaz bir bütün olduğunu anlattılar. Beyinlerinde cereyan eden bir kimyasal reaksiyondan başka hiçbir şey olmadığını anlattılar. Rüyalarının güncel hayatlarının birer yansıması olduğuna inandırıldılar. Güvenilir objektiflik ve su götürmez gerçek, dışarıda, sübjektif düşüncede gizli!
“Ne yani, sübjektif düşüncenin gerçeğin anahtarı olduğunu mu söylüyorsun. Ancak bu kendisi ile çelişir, teorin yanlış çünkü besbelli bu rüyanın sübjektif düşünceyi kabul etmediğini söylemiş oluyorsun.”
“Rüya ve gerçeklik farklılar, işte bu yüzden rüyaları gerçekliğe dönüştürebilecek bir uğraşa girebilirsin. Çocuklar da zaten bu yüzden gülümsüyorlar. İkisi birbirlerinden ayrı olmak zorundalar Marry.” Dedi değinmek istediği noktaya dikkat çekebildiğini umut ederek.
“Hadi uyanalım! Tuhaf bir rüyanın değişebilirliği söz konusu, rüyalarındaki dünyayı bu gerçeklik ile değiştir.” Diye bağırdı ona Renko, Marry’yi omuzlarından tutarak.
Maribel duygu selinde boğulurken Renko cebinden iki tren bileti çıkardı. “Eğlenceli olacak Marry, hem de hayal bile edemeyeceğin kadar!”

GENSOKYO HAKKINDA

BÖLÜM 1:
Gensokyo, yani yanılsamaların ve hayallerin diyarı, Touhou serilerinin neredeyse tamamının geçmekte olduğu topraklardır. Gensokyo üzerinde yaşamakta olan halk ve yaratıkların antropolojik olarak feodal Japonya’ya büyük bir benzerliği vardır. Özellikle Japonya olmak üzere, Çin, Tayvan, Kore, Filipinler gibi ülkelerin antik geçmişlerine açılan bir tür aynadır. Son zamanlarda eklenen çoğu yeni karakterde de yoğun miktarda hindu esintisi hissedilebilir.  Bu ülkelerin halk masalları ve efsaneleri Gensokyo da yaşayan karakterlerin geçmişlerini ve alt yapılarını oluşturur.
Gensokyo esasında bildiğimiz anlamdaki dünyadan yalıtılmış, perili ve fantastik bir bölgedir. Burada hayatlarını sürdürmekte olan yaratıkların (yazının devamında onlara youkai diyeceğim) bu topraklarda yaşayanlar ve çevre bölgeler üzerinde mutlak bir hakimiyetleri vardır. Bunun yanında güçlü ve kahramansı saf kan insan figürleri Gensokyo tarihinin belli aşamalarında artan youkai hükmünü kıracak destanlara imza atmışlardır. Habis ruhlar, tengular, periler, devler, yer altının adı anılmaması gereken mahlukları veya gecenin çocukları gibi saymakla bitmeyecek türde youkai bu kudretli insanlar tarafından def edilmiş ve barış sağlanabilmiştir. Yine de barış hiç bir zaman uzun sürmemiştir.
Bu durum M.S. 1884 yılında son bulmuştur. Hakurei sınır duvarının yaratılması ile, gittikçe septik olmaya ve bilime yatkınlaşma başlayan dünya, bilinen Gensokyo’dan ayrılmıştır. Sınırın mühürlenişi ve bazen duvarın ötesinden bazı şeylerin dünyaya sızması ile ilgili nice efsaneler anlatılmışsa da pek az ölümlü olan bitenden haberdardır. Bugünlerde, Dünya ile Gensokyo arasında bilinen tek geçit, doğunun en doğusunda, yüksek dağların ötesinde, inşa edilmiş olan ve çoğu insanın ulaşmasının imkansız olduğu Hakurei Tapınağıdır.
Gensokyo’nun, sınırların içerisinde kalan kısmının, neye benzediği ile ilgili pek çok spekülasyon varsa da bazı insanlar Shambhala ile olan kurgusal benzerliği işaret ederek dairesel bir düzene sahip olması gerektiğini savunur. Sınırların kapatılmasından sonra içeride kalmış nüfusun çoğunluğunu youkailer oluşturur ve onların beslenmesine yetecek kadar da insan yerleşim kesiminin olduğu düşünülür. Efsanelerde iç bölgelerde hapis kalmış bir köyden bahsedilir. Tavşan halkını da elbette unutmamak gerekir. Youkai kesinlikle iyi veya kötü olarak sınıflandırılamaz. Bazıları insanlar ile düzen içinde yaşayabilir ve kimisi sadece yaşaması adına gerekli olduğu için onları avlar. Ancak, eğer bir youkai, Gensokyo düzenine aykırı davranacak olursa bilinir ki, ilk sınırı yaratan Hakurei kanından gelen bir rahibe (bundan sonra miko diyeceğim) onları def etmek için her zaman hazırda bekleyecektir. Elbette bilge Yukari Yakumonun her olay ve kişinin berisinden ipleri asıl çeken deha olduğu da unutulmamalıdır.
Gensokyo’nun ne kadar geniş olduğu kimsece bilinmez. Ortasında göklere uzanan Youkai Dağı kappa ve tenguların evidir.  Youkia Dağı, esasında Fuji Dağının tanrıçası Prenses Sakuya’nın onu kıskanması üzerine paramparça ettiği Dünya topraklarından koparılıp Gensokyo’ya kovulan bir toprak parçasıdır. Dağın zirvesine Dünya’dan zorla taşınmış olan Moriya Tapınağı, oraya kadar tırmanmaya yüreği olanlar için görülmeye değer bir yerdir. Dağın etrafını sihirli ve mistik bir orman kaplar. Derler ki ormanı sürekli tavaf eden bir youkainin ağıtları ona rastlayanların ruhlarını hafifletir. Ormanın da ötesinde bambu ormanları vardır. Cam gibi bir göl ve yamacına inşa edilmiş kızıl bir malikane ve bambu ormanının derinliklerine inşa edilmiş mütevazı bir evden de bahsedilir. Bazıları engin ayçiçeği tarlalarından söz eder. Ancak hiç bir ölümlü tüm bunların etrafında akan Sanzu Nehrinin ötesinde ne yattığını bilmez. Derler ki haklarındaki son hüküm verilen ölüler bu nehri, Komachi adında bir kayıkçı vasıtası ile, geçtikten sonra Higan’a giderler. Ancak neredeyse kimsenin bu uzun ve çileli yolculuğu kaldıracak sabrı yoktur.
Sınırlara hükmeden Yukari Yakumo dışında hiç bir youkai, Hakurei Duvarını geçemez. Bununla beraber tanrıların bölgelerine bilinen dünyadan hiç bir geçiş yoksa da çoğu youkai esasında Gensokyo üzerinde yer almayan bu mistik diyarlara yolculuk yapabilir. Bunlar; Higan, Ölüler Ülkesi (Netherworld), Gökçe Diyar (Celestial Realm), Ay, İblisler Diyarı (Makai) ve yer altının Cehennemidir. Higan ile ilgili, bir yama (her kelimeyi özellikle açıklamak gerek: Yamalar budist inancına göre yer yüzüne insanları yargılamak üzere inen ulvi varlıklardır) olan, Shikieiki Yamaxanadu dışında hiç kimsenin irfanı bulunmamaktadır.
Moriya Tapınağı Youkai Dağının tepesine bir tanrıça olan Kanako Yasaka tarafından konulmuş ve başına miko Sanae Kochiya geçirilmiştir. Esasında Moriya Tapınağı ve Sanae bilinen dünya da varlığını sürdürürken çevre halkın tapınağın tanrıçası Kanako’ya olan inancın azalmasından dolayı tapınak Gensokyo’ya taşınmıştır. Bu sayede Kanako en azından kendisine inanan youkailer ile gücünü sürdürebileceğini düşünmüştür. Sanae tapınağın ilk tanrıçası Suwako Moriya’nın çok uzak bir akrabası olduğu için kendisi de bir çeşit tanrıça olsa bile esasında sadece bir insandır. Kadim çağlarda Kanako Yasaka’nın Suwako Moriya’dan tapınağı zorla alması ayrı bir savaş ve efsanedir ancak bilindiği üzre Kanako, Moriya’nın tapınakta yaşamaya devam etmesine izin vermiştir.
Moriya Tapınağının varlığı Hakurei Tapınağını ve tabi ki bugünkü mikosu Reimu Hakurei rahatsız eder. Reimu’nun rahat ve sevecen tavrı gücü ile paraleldir ve tapınağının başına geçtiği ilk günden beri etraftaki güçlü youkaileri teker teker kendine çekmeyi başarmıştır. Onun görev sorumluluğu olmasaydı kim bilir Gensokyo bugün ne halde olurdu.
BÖLÜM 2 İÇİN LÜTFEN ŞU LİNK' İ KULLANIN:


TOUHOU







touhou esasen danmaku shooting oyunudur. diğer shooting oyunlarından farkları ekranda size yağan düşmanların paterni daha kompleks ve zor oluşudur. size yağan mermi kat sayısı normal shooting oyununda en zor seviyede diyelim 100 iken bu oyunun normal seviyesinde(dikkat buyurun ,danmaku), yağan mermi sayısı 1000 adetten fazladır. eğer refleksi, gözlemciliği ve sabrınız normal seviyede ise sakın bu oyuna bulaşmayın. çünkü böyle hardcore oyunları oynamak her oyuncunun harcı değil şu devirlerde -şu devirlerde derken şu an ki piyasadaki oyunları görüyoruz, resmen oyunlar kendilerini size oynattırıyor siz hiç çaba sarfetmeden-. durumun vahamiyetini ve imkansızlığını şu videoyu izleyerek görmek mümkündür.

http://www.youtube.com/watch?v=dgnua8y3quy (sorarım aranızda kendine güvenen kaç oyuncu var bu komplex mermi paternleri arasınan kafayı sıyırmadan sıyrılabilecek, he bir de nefesini tutmadan.)

danmakou shooting oyunlarında, özelliklikle touhou oyunlarında normal shooting oyunlarında mermi hızları olağandan hızlı olsada bu oyunlarda yavaştır üzerinize yağan binlerce mermileri düşündüğümüz zaman. düşman tipine göre ekrana yayılan mermi paternleri her zaman değişiklik gösterir ve ekranın her tarafına yayılır bu mermiler ve oynayacağınız alanı daraltır. bu mermiler özellikle oyuncuyu değil rastgele ekranda yayılır ve sizde zekanızı kullanarak, paternleri takip edip mermileri savuşturmayı çalışırsınız. bu paternler ne kadar karmaşık ve göz korkutucu olsada ekranda oluşan desenlerden dolayı ortaya gayet estetik bir görüntü çıkarır hem de doğal bir şekilde, bu durum sizi etkilediğinden dolayı sonuçları ölümcül olabiliyor çoğu zaman. ulan be manyak bu oyun oynanır mı dediğinizi duyar gibiyim ama benim gibi çılgın insanlarda iyi bilir ki bu tarz zor oyunlar, ve değişik touhou kızlarının (düşman) ekranda oluşturduğu (mermileri tüm ekrana salarak ekranı doldurma ve bu mermiler değişik böyle desenler oluşturuyor, çok değişik mesela kiraz çiçeği yağmuru veya ne bileyim tarif edemiyor insan, öyle büyüleyici) patern saldırıları insanda bir çeşit kafa yapıcı etki uyandırıyor böyle, uyarıcı madde ilginç bir şey, yani hoşuma gidip beni tatmin ediyor eğer bölümü geçince, acayip bir sevinme ve haz duyuyor insan.

kısacası danmaku, bu patern ve desen olayına mermi cehennemi diyebiliriz veya bizim tabirimiz ile manyamış shooting tarzı oyun ama tamamen farklı bir shooting tarzı oyun hatta başka bir tür diyebiliriz. bu danmaku touhou sayesinde meşhur olmuş hatta atası bile diyebilriz bu türün. diğer danmaku oyunlarına ilgi duyanlar varsa favorilerim: seibu kaihatsu şirketinin raiden fighter serisi, cave sirketinin dangun feveron'u ve raizing sirketinden battle garegga.

ayrıca touhou kızları japonya'da bir internet fenomendir. yaratıcısı * asla anime veya manga versiyonunun yapılmasına izin vermese de piyasada milyonlarca dojin çalışması mevcuttur. bir o kadar da fan art yapımı mevcuttur. bir kaç sene öncesinde bir dojin grubu çok güzel tek bölümlük bir dojin animesi yayınlamıştı pek bir lezizdi ve kursağımızda kalmıştı tadı, umarım en kısa zamanda bu guzel fenomeni bir anime serisine dönüştürerek dünya çapında sadece seçilmiş gözler tarafından farkında olan bu fenomenin popülerliği daha da artar.

artı bir bilgi de bu touhou fenomenin bu kadar popüler olmasındaki en büyük etken piyasaya sürdüğü dojin albüm ve oyun sountrackleridir. oyun sountrackleri gerçekten a kalite diyebileyeceğimiz seviyede ki güzellikte ve harikalıktadır, gerçekten baş yapıttırlar. youtube girmiş olan veya net aleminde sayfaları karıştıran her bir kişi mutlaka touhou kızlarından birisine rastlamıştır. bu da bu dojin yapıtlarından bir mamül ve ne kadar insanlar tarafından sevilmesinin güzel bir kanıtıdır ve bu tarz binlerce dojin (sountrack, albüm vs) bulmak mümkündür:

http://www.youtube.com/watch?v=iyt16keh5r8

bu arada favori touhou kızlarımı sayayım da tam olsun: flandre ve remilia scarlet kardeşler, alice, sakuya, erin, sanae, mugetsu, utsuho reiuzi, sevimli ve şapşal karakter cirno, nue * , hong meirin, aya syameimaru hani şu tek kişilik gazeteci kız ve fotoğrafçı, suika (benim tatlı sarhoşum), patchouli knowledge (en favorilerimden birisi), yukari yakumo, keine, chen ve prismriver kız kardeşleri (gensokyo orkestrası gibiler maşallah). hah bu arada gensokyo demişken tüm bu touhou karakterleri gensokyo denen evrende yaşıyorlar. bu da karakterlerin birbirleri ile olan ilişkisini gösteren harika bir şablon: 

http://sadpanda.us/images/169546-yiu58nm.jpg

edit: oyunun şu ana kadar çıkmış tüm oyunlarına (en son çıkan 12.5 ve en zor oyunlardan birisi) aşağıdaki linkten ulaşabilmeniz mümkün:
http://touhou.pl/index.php?site=down_full


LİNK: http://www.vocaloidotaku.net/index.php?/topic/201-touhou-game-downloads/



Gintama (En Tuhaf Anime)

Tags: Anime, Gin Tama, Sakata Gintoki, Takasugi Shinsuke, Hijikata Toushirou



Anime Türü:Komedi Macera Fantastik Bilim-Kurgu ,


Özet;
Edo döneminin sonlarında & Amando adlı zalim uzaylıların Dünya’yı
istilası başlar ve dünyalılar ile uzaylılar arasında bir savaş kopar.
Savaş sırasında birçok samuray hayatını kaybeder. Sonunda dünyalılar
uzaylıların silahlarına yenik düşer ve teslim olurlar. Bu andan itibaren
istediklerini yapmaya başlayan ve Edo şehrinde diledikleri gibi
davranmaya başlayan Amando’lar yetmezmiş gibi hükümet geride kalan
samurayların kılıç taşımasını yasaklar.

Aradan uzun zaman geçer. İşte Sakata Gintoki, artık samuraylara ihtiyaç
duyulmayan böyle bir dönemde yaşayan bir samuraydır. Güçlü bir uzaylı
olan Kagura ve bir nevi öğrencisi olan Shinpachi ile yaşayan Gintoki,
Dünya’yı daha katlanılır bir yer kılabilmek ve kiralarını ödeyebilmek
için kendilerine gelen birbirinden garip görevleri üstlenirler.

KOMEDİYİ SEVENLER İÇİN HAZIRLANMIŞ BİR ANİMEDİR. HEREKESE TAVSİYE EDERİM

izlemek isteyenler için: 
http://www.turkanime.tv/anime-detay/Gintama


GİNTOKİ SAKATA: Sadece tuhaf biri...
Tags: Anime, Gin Tama, Screenshot, Sakata Gintoki

Shinsengumi: Polis birliği
Tags: Anime, Gin Tama, Screenshot, Hijikata Toushirou, Okita Sougo



Hijikata Toushirou: MAYONEZ DELİSİ yemeklere mayonez sıkmadan yemez
Tags: Anime, Gin Tama, Screenshot, Hijikata Toushirou, Stitched Screenshot

OKİTA SHOUGO: Sadist! Durmadan Hijikata'yı öldürmeye çalışır :) Testere bile bunun adamı
Tags: Anime, Gin Tama, Screenshot, Okita Sougo, Shinsengumi (Gin Tama)

YOROZUYA : Hala ne yapmaya çalıştıklarını anlamadım.
Tags: Anime, Gin Tama, Screenshot, Sakata Gintoki, Shimura Shinpachi



25 Temmuz 2012 Çarşamba

VOCALOİD

                                          MİKU HATSUNE


                                                  GUMİ


                                     



                         
        

                                Kagamine Len - Colourful Wall / Boy to Girl

Lyric [ROMAJI] 

shitteruyo. sekai wa motto tanoshiindesho? 
shitteruyo. sekai wa motto ureshiindesho? 

kimi wa utau. irozuke ita "sekai" wo. 
kimi wa utau. iroawai yasashi sade. 
kimi wa utau. iroaseta "sekai" wo. 
boku wa egaku. kimi ga kureta "sekai" wo. 

shitteruyo. sekai wa motto kowaindesho? 
shitteruyo. sekai wa motto kanashiindesho? 

kimi wa utau. irozuke ita sekai wo. 
boku wa morau. asayakana kanjou wo. 
kimi wa utau. iroawai yasashi sade. 
boku wa morau. yawara kana kouki wo. 

kimi wa utau. iroaseta sekai wo. 
boku wa morau. hanaya kanataihai wo. 
boku wa egaku. inochi aru "sekai" wo. 
boku wa egaku. kimi ga kureta "sekai" wo. 

boku wa agaku. inochi aru "sekai" de. 
boku wa agaku. kimi ga kureta "sekai" de. 



【Kagamine Rin & Len】 DEPARTURES



Romaji

Doko mademo kagirinaku furitsumoru yuki to
Anata e no omoi
Sukoshi demo tsutaetakute todoketakute soba ni ite hoshikute

Zutto fuseta mama no shashin tate no futari
Egao dake wa ima mo kagayaite iru
Itsu no hi kara hosoku nagai michi ga hajimaru
Tabidachi no hi wa nazeka kaze ga tsuyokute
Yasashisa mo wagamama mo nukumori mo sabishisa mo
Omoiyari mo subete wo zenbu azuketa

Doko mademo kagirinaku furitsumoru yuki to
Anata e no omoi
Sukoshi demo tsutaetakute todoketakute soba ni ite hoshikute
Kogoeru yo machiawase mo dekinai mama
Ashita wo sagashiteru
Itsu datte omoide wo tsukuru toki ni wa anata to futari ga ii




                          


                          JUST BE FRİEND / LUKA MEGURİNE
                          NİCO NİCO CHOURS VERSİON







   
     LEN KAGAMİNE & REN KAGAMİNE SERVANT OF EVİL/
                   NİCO NİCO CHOURS version


Romaji lyrics for Servant of Evil by Vocaloid
kimi wa oujo boku wa mesi-tsukai
unmei wakatsu aware na futago
kimi wo mamoru sono tame naraba
boku wa aku ni datte natte yaru
kitai nonaka bokura wa umareta
shuku-fuku suruwa kyoukai no kane
otona tachi no katte na tsugou de
bokura no mirai wa futatsu ni saketa

tatoe sekai no subete ga
kimi no teki ni narou tomo
boku ga kimi wo mamoru kara
kimi wa sokode waratte ite

kimi wa oujo boku wa mesi-tsukai
unmei wakatsu aware na futago
kimi wo mamoru sono tame naraba
boku wa aku ni datte natte yaru
tonari no kunie dekaketa tokini
machi de mikaketa midori no anoko
sono yasashige na koe to egao ni
hitome de boku wa koi ni ochi-masita
dakedo oujo ga anoko no koto
kesite hoshii to negau nara
boku wa sore ni kotae you
dousite? namida ga tomara-nai
kimi wa oujo boku wa mesi-tsukai
unmei wakatsu kuruoshiki futago
"kyou no oyatsu wa Brioche dayo"
kimi wa warau mujyaki ni warau
mousugu kono kuni wa owaru darou
ikareru kokumin tachi no tede
korega mukui dato iuno naraba
boku wa aete soreni sakara-ou
"hora boku no fuku wo kasite ageru"
"kore wo kite sugu onige-nasai"
"daijyoubu bokura wa futago dayo"
"kitto dare nimo wakara naisa"
boku wa oujo kimi wa toubou-sha
unmei wakatsu kanashiki futago
kimi wo aku dato iuno naraba
boku datte onaji chiga nagare-teru
mukashi mukashi aru tokoroni
aku-gyaku hidou no oukoku no
chouten ni kun-rin siteta
totemo KAWAII boku no kyoudai
tatoe sekai no subete ga
kimi no teki ni narou tomo
boku ga kimi wo mamoru kara
kimi wa dokoka de waratte ite

kimi wa oujo boku wa mesi-tsukai
unmei wakatsu aware na futago
kimi wo mamoru sono tame naraba
boku wa aku ni datte natte yaru

moshimo umare kaware no naraba
sono toki wa mata asondene








MİKU HATSUNE/ LOVE IS WAR 
MİKUTAN VERSİON

// Romaji:

Koi wa Sensou
Mou ikiba ga nai wa
Kono koi no netsuryou
Haiiro no kumo monokuro no kensou
Hizashi wa kageri 
yuugure wa iro wo kaeteiku

Sekai wa nijinde
Soredemo suki de irareru ka nante
Wakatteru kedo dousureba ii no
Doushitara dousureba

Baka da na... Watashi

Hajimeru no yo kore wa sensou
Ureshisou na kimi wo miru nante!
Setsunaru koi sore wa tsumi
Misete ageru watashi no omoi wo

Sakendemita megahon wa kowareteta no
Dore dake senobi shitatte
Kimi no shikai ni hairanai

Aa, itsunomanika hareta sora zenzen niawanai
Kimochi ga osaerarenakute
Doushitara dousureba

Naite nanka nai n dakara ne

Daisuki

Tatakau no yo Haato wo ute
Shudan nante eranderarenai
Sukaato hirari misetsukeru no yo
Kimi no shisen ubatte miseru no

Geigeki youi
Senkyou wa ima da furi na no desu
Koi wa moumoku
Kimi no kuchidzuke de me ga sameru no

                             




ROLLING GIRL/ MİKU HATSUNE
NİCO NİCO CHOURS VERSİON
Romaji:
RONRII GAARU wa itsu made mo todoka nai yume mite
sawagu atama no naka o kaki mawashite, kaki mawashite

"mondai nai" to tsubuyaite, kotoba wa ushinawareta?

mou shippai, mou shippai
machigai sagashi ni owareba, mata, mawaru no!

mou ikai, mou ikai
"watashi wa kyou mo korogari masu" to
shoujo wa iu shoujo wa iu
kotoba ni imi o kanade nagara!

"mou ii kai?"
"mada desu yo, madamada saki wa mie nai node. iki o tomeru no, ima"

ROORIN GAARU no narenohate todoka nai, mukou no iro
kasanaru koe to koe o maze awasete, maze awasete

"mondai nai" to tsubuyai ta kotoba wa ushinawareta
dounattatte yoi n datte sa
machigai datte okoshi chaou to sasou, sakamichi

mou ikai, mou ikai 
watashi o douka korogashite to
shoujo wa iu shoujo wa iu
mukuchi ni imi o kasane nagara!

"mou ii kai?"
"mousukoshi, mousugu nani ka mieru daro u to. iki o tomeru no, ima"

mou ikai, mou ikai 
"watashi wa kyou mo korogari masu" to
shoujo wa iu shoujo wa iu
kotoba ni imi o kanade nagara!

"mou ii kai? mou ii yo. sorosoro kimi mo tsukare ta rou, ne"
iki o yameru no, ima





YAMAİ / CLOVER
Romaji Lyrics:
watashi no mune ni maka reteita tane ga
nanigenai shigusa de uzuki me fui teiku
mizu mo tsuchi sura mo nai kokoro no naka
kimi no kotoba dake ga watashi wo sodatete ita 

hitoha no koi kimi no koe ni kokoro ga sazameku hi moattakara
sure chigau kotomo tameratte shimauno 
osanai koi watashi no koe kimi ni todoku nante omotte nai
tada sugi teiku kimi no egao ni me wo somuke tsuduke teita 

Hinata no youna yawarakai nukumori
watashi no kokoro ni wa hitsuyou nanodesu 
puranta no youna semai karada ni wa
ikutsumo ne ga nobi te iki mo dekina iyo nee

futaba no koi kimi no koe ni kokoro ga nami tatsu hi moattanoni
yowamushi dakara iidase zuniita 
mijuku na koi watashi no ha wa sukoshi zutsu fue te sodatte ikukara
tada sugi teiku dake no jikan wa tome te kimi ni tsutae tai 

kimi toiu hizashi ni wa kageri monaikara
Mabushisa ga subete kakushite shimatta wa
hontou wa watashi dake wo tera shitekureteita
sono hikari wa watashi he sosoi dekureteitanoni

mittsu wa no koi kimi no koe ni kokoro ga sarawa reta hi wo omoidasu
sure chigau tokini kii ta kimi no koe wo 
ure yuku koi takusan no kimochi ga sai te kotoba ni kawa teiku
tada sugi teiku dake no jikan wa owari sagashi niikou 
yotsuba no koi kimi no koe ga watashi wo tsumi toru hi hamousugune
sure chigau koto mo nai no kabin he sashite 
minotta koi shiwagareta koe ninattemo yon de hoshii kara
tada sugi teiku dake no jikan wo sute te kimi wo motome tai



DEAR YOU/ YAMAİ
Original / Romaji LyricsEnglish Translation
sukoshidzutsu chikadzuku natsu no nioi o
anata no tonari de kanjite itai
The steady rising of the scent of summer
I want to feel it next to you
nanigenai mainichi no ichibyou ichibyou ga
houseki yori mo kachi ga aru takaramono
itsumademo   kono toki ga
yasashii hizashi ni tsutsumarete mamorarete imasu you ni
Those moments that may feel like nothing are
Treasures worth more than jewels
Let this moment be enveloped in soft sunlight
And be protected for always
sonna atarimae no hibi ga
yami ni tozasareta to shite mo
watashi wa anata o shinjite iru
tatoe   sore ga yurusarenakute mo
Even though those days
May be imprisoned in darkness
I'm believing in you
Even though it may be unforgivable
KIRA   KIRA   kagayaite ite
zutto koko de hohoende
Please stay shining
Stay and smile here for always
nakanaide
douka   watashi no kotoba o   kiite
kowagaranaide   nani mo shinai kara
anata no tame ni issho ni naite ageru
onegai   sonna ni obienaide
Please don't cry
Please listen to me
Please don't be afraid, I won't do anything
I'll cry with you, for you
Please, don't be scared
natsu no nakigoe ga urusasugite
watashi no koe ga kikoete'nai no
sukoshi dake de ii no   nakiyande
yurusu kara   nakiyande
The cry of the summer
Drowns out my voice
Even a small bit is alright, please don't cry
I'll forgive you, please don't cry
higurashi no koe ga iu   mou teokure da to
sore de anata ni te o   sashinoberu
douka   watashi no koto   shinjite kudasai
"mou nakanaide ii yo" to oshietai
The cicadas say it's too late
But I still reach out to you
Please believe in me
I want to say, "You don't have to cry anymore"






LAST SONG/ YAMAİ (megurine luka & kaito )

Original / Romaji Lyrics 
Saigo ni hitotsu chiisana KISU wo shite 
Kimi wa shizuka ni heya wo dete itta 
Hikitomeru koto mo dekizu  damatte taeru koto mo nai 
Yurayura yureru boku wa  heya no sumi no GITAA wo totte 
"Kimi ga  suki de  suki de  demo aa  aa 
Dakedo  dame de  dame de  umaku ikanakatta" 
Nanika ga  tarinakatta? Sonna koto janakute 
Chiisana ZURE-tachi ga  bokura wo koroshita kara
    Tsunagitomeru koto mo dekizu  jikan wo modosu sube mo naku 
                                      Buruburu fueru boku no  kokoro no koe wo kiiti
                                     "Kimi ga  suki de  suki de  demo aa  aa 
                                      Dakedo  dame de  dame de  umaku ikanai
                                     "Kimi ga  suki de  suki de  demo aa  aa 
                                     Dakedo  dame de  dame de  umaku ikanakatta"





Cantarella / MİKU HATSUNE & KAİTO
Romaji Lyrics:
--------------

mitsu me au sono shisen toji ta sekai no naka
kidu kanai furiwoshitemo yoi wo satora resou

yake tsuku kono kokoro kakushi te chikadu ite
toiki kanji reba shibire ruhodo
arifureta koigokoro ni ima wana wo shikake te
wazuka na sukima nimo ashi ato nokosa naiyo

mie sui ta kotoba dato kun ha yudan shiteru
yoku shitta gekiyaku nara nomihose ru kiga shita

sabi tsuku kusari kara nogare ruatemo nai
hibiku byoushin ni aragau hodo
tatoeba fukai shigemi no naka suberi koma sete
tsunai da ase no kaori ni tada okasa resou
arifureta koigokoro ni ima wana wo shikake ru
wazuka na sukima nozoke ba
tsukama ete

tatoeba fukai shigemi no naka suberi koma 
 setetsunai da ase no kaori ni tada okasa reteru 






Karakuri 卍 Burst [Kagamine Rin・Len Append]


                                                                                                Romaji

nemuranai machi no mannaka de tachidomatte sa
osaerarenai kono shoudou?
furi yattsu guchi ni kakushiteru nuki mi no kyouki o
chotto TAME SASETE hoshii no

just stay? jikoku wa ushimitsu toki
akaku akaku somaru yoku o
hakidashite hikigane o hiitara
kirei na beni ni somaru yubi

KOWASHITE, KOWASHITE
TARINAI YO? TA RI NA I
mitasarenai hakai shoudou
moroi moroi moroi HITO nante
shosen wa suTERARETA KARAKURI
"NAN NO TAME NI TSUKURARETA NO?" tte iu
soRE OSHIETE YO?

"guuzen" nante koto wa okoranai
shiro to kuro de hedaterareta subete no zen / aku
hajime kara zenbu kimatte iru
sujigaki douri ni hidarite naraseba shukusei

just stay? jikoku wa ushimitsu toki
karitoru wa subete no "aku"
nogare rarenaize? chi no hate made, oitsume
chirisura nokosanai

KOWASHITE, KOWASHITE
subete o hai jo su ru
owaranai hakai koudou
kiero kiero kiero AKU subete
shosen wa daCHIBURETA GARAKUTA
"nan no tame ni, ikashite oku?" tte iu
SORE OSHIETEYARU

KOWASHITE, KOWASHITE
TARINAIYO? TA RI NA I
mitasarenai hakai shoudou
moroi moroi moroi HITO nante
shosen wa suTERARETA KARAKURI
"NAN NO TAME NI TSUKURARETA NO?" tte iu
soRE OSHIETE YO?

KOWASHITE, KOWASHITE
Subete o hai jo su ru
Owaranai hakai koudou
KIERO KIERO KIERO aku subete
Shosen wa daCHIBURETA GA RA KU TA
"Nan no tame ni, ikashite oku?" tte iu
soRE OSHIETE YARU




       Kagamine Rin - Canvas White / Girl to Boy 

Lyric [ROMAJI] 

yorisou no wa, inochi. 
Fureau nowa, katachi. 
koisou nowa, itsumo. 
surikireta, kotoba. 

fureru. zenbusawara. 
soto wo, naka wo, kimi wo, watashi wo. 
"ima" wo tsukami, utau. zenbu utau. 
soto wo, naka wo, kimi wo, watashi wo. 
"ima" wo utau. 

ienai. ienai. ienai. 
ienai kizu wo kakushite. 
kienai. kienai. kienai. 
kienai itami wo kotaete. 

shimete, shimete. shimete, shimete. 
shimete, shimete. shimete, shimete. 
shimete, shimete. motto tsuyoku. tsuyoku. 

semete, semete. semete, semete. 
semete, semete. semete, semete. 
semete, semete. semete, semete. 
inochi, irozuke kumade. 

yorisou nowa, inochi. 
Fureau nowa, katachi. 
koisou nowa, itsumo. 
surikireta, kotoba. 

kimi wa, mabushi ikuraini masshiro nandane. 

utau. zenbu utau. 
sora wo, kaze wo, ame wo, hizashi wo. 
"ima" wo utai, utau. zenbu utau. 
sora wo, kaze wo, ame wo, hizashi wo. 
"uta" wo utau. 

ienai. ienai. ienai. 
ienai hontou no kotoba mo. 
mienai. mienai. mienai. 
mienai omoi wo takushite. 

ienai. ienai. ienai. 
ienai kizu wo kakushite. 
kienai. kienai. kienai. 
kienai itami wo kotaete. 

shimete, shimete. shimete, shimete. 
shimete, shimete. shimete, shimete. 
shimete, shimete. motto tsuyoku. tsuyoku. 

semete, semete. semete, semete. 
semete, semete. semete, semete. 
semete, semete. semete, semete. 
inochi, irozuke kumade. 






MEGURİNE LUKA / Sing for the Moment
Lyrics:
yoake no kousaten
hitori shita wo mite aruku
nakushitamonowo kazoe
todoka naisono yume ni naku

kagayai ta shounen no goro ha sugi satte
kawai ta genjitsu ga menomae ni tsuki sasa ru

kono mune no itami wo
subete hakidashi teshimaitai
bonyou nakono boku no
koukai wokono uta ni nose te

daremo inai heya
kyou mohitori kodoku ni nemuru
osou , muryokukan
koware naimonowo motome te

sabi tsui ta omoide ni kyou mo uchi nomesareru
otona ninarunoga korehodo kurushi inante

kono mune no itami wo
subete hakidashi teshimaitai
naka ni yana kono boku no
kibou wo uchi kowashi te hoshii

kono mune no itami wo
subete hakidashi teshimaitai
bonyou nakono boku no
koukai wokono uta ni nose te






                                                                GUMI - Birdcage

| Lyric [ROMAJI] |



Itsumo no asa itsumo no michi kawaranai mainichi o aruku
Futo kidzuita kimi wa itsumo hitori kiri de tomatte ita

Hare no hi demo ame no hi demo koko kara dere wa shinaikara
Kimi wa sukoshi kanashi sō ni waratte itteta

Kago no naka ga kimi no shiru subete soto ni nani ga aru kamo shirazuni
Dekiru koto wa warau koto dake to tsuyogatte miseta egao wa zenbu
Nise mono da to shitte iru nda

Naze kimi wa boku no mae de sonna kao de waraeru n darou
Akai hitomi ni utsuru sekai nante kowashite shimaeba ī
Naze boku wa kimi no namida shiru koto sura dekinai n darou
Boku ga kimi ni nani ga dekiru ka o zutto kangaeteru n da

Soto wa donna fūkeina no kago no naka no kimi ga kiita
Boku wa zukan ryōte ni kakae hitotsu hitotsu kaite iku

『Hana no namae』 『hoshi no ari ka』 kimi ga shiritai to nozomu mono
Zenbu oshiete agetai n da kimi ga waraunara

Boku wa kimi o shiritai to negai kimi wa sekai o shiritai to negau
Sure chigatte hizu n de ku keshiki namida no riyū wa "boku" na n dato
Sono toki hajimete kidzuku n da

Naze boku wa kimi no namida nuguu koto ga dekinai n darou
Kindan no kajitsu wa kekkyoku kimi o kurushimeta dake
Naze kimi wa konna boku ni sore demo waratte kureru n darou
「Gomen」 to tsubuyaita koe wa mō kimi ni todokanai n da

Nozomeba nozomu hodo bokura wa hanarete ku

Nai mono ne dari no mainichi wa totsuzen oto mo naku kuzurete iku

Kimi wa yatto kidzuita n da jibun mo sora wo toberu n dato
Kimi o shibaru torikag nante saisho kara nakatta
Boku ga koko ni ita imi ga atta no ka mō wakaranai kedo
Saigo ni mō ichido dake kimi no egao ga mitai n da

Naze kimi wa boku no mae de sonna kao de waraeru n darou
Akai me ni utsuru sekai wa kudakete irodzuite itta
Kaze ga naide hikari sa shite hate naku tsudzuku sora no mukō
Jiyū ni natta hane o hirogete kitto kimi wa toberu kara

Kimi ga nozon deta saki e








CHOCO/ IF




KARA KARA / YAMAİ




 Meno nai Watashi [Yamai]
REN KAGAMİNE 
Mune no oku no soko no soko ni wa
Boku no kanjou no chikasui ga nagarute iru
Tsumetaku sunda sono mizu no naka ni wa
Me no nai sakana ga sunde iru

Aa nani mo mienai
Nani mo mienai no sa
Masshiro ni suketa sakana no
Hone no ippon ippon ga

Kuneri, aeide, shinabi yuku
Chikasui no umi ni, kiete iku
Hamon ga yurari

Furue, eride, shinabi yuku
Chikasui no minamo, ochite ku
Hamon ga yurari

Itsuka sono kishibe de
Akai hana wo tsunda
Hikari no todokanai chikasui no kishibe ni wa
(Tou tareru hana) akai hana

Aa nani mo mienai
Nani mo mienai no sa
Makka ni saita hanabira,
Oshi be ippon ippon ga

Furue, aeide, shinabi yuku
Chikasui no minamo, ochite ku
Hamon ga yurari

Kuneri, aeide oyogi saru
Chikasui no umi ni, kiete iku
Hamon ga yurari

Dare ni mo aimasen
Dare ni mo misemasen
Boku wa hitori na no desu
Hitori na no desu

Kuneri, aeide, oyogi saru
Chikasui no umi ni, kiete iku
Hamon ga yurari

Furue, aeide, shinabi yuku
Chikasui no minamo, ochite ku
Hamon ga yurari

Kuneri, aeide, oyogi saru
Chikasui no minamo, ochite ku
Hamon ga yurari

Furue, aeide, shinabi yuku
Chikasui no minamo, ochite ku
Hamon ga yurari

Kiete iku hamon ga yurari



        


             【Hanatan / 花たん】 KiLLER LADY

VOCALOİD BY GUMİ

Original / Romaji LyricsEnglish Translation
kudaranai tawagoto tsukiai kirenai wa
"Suki ni shite ii?" nante nanisama no tsumori?
I don't have enough patience  to follow your stupid nonsense
"Can I do whatever I want?"  Who do you think you are?
atashi ga iitai koto
subete kikanakute mo rikai shinasai
tadashi shikou wa minekanai de yo
furete ii no wa atashi ga yurushita toki dake
zutto shippo futte mattete
Even if I don't tell you
Everything I want to say, you should understand it all
However, don't assume you can comprehend all of my thoughts
You can only touch me when I give you permission to
So you might as well wag your tail and wait for that
kyousei nante hashitanai wa
mou dame nante iwasenai wa
nakasete yo manzoku sasete yo
tsuya yaka na zecchou nante shiranai wa
shiritai wa oshiete yo
asebanda te de nee dakishimete
Your cry is too vulgar
And I won't let you say you can't go on anymore
Make me purr  satisfy me
I've never known of  that fascinating climax
But I want to know  so teach me
With your sweaty hands  come on  hold me close
kakehiki nante kirai yo modokashii wa
sameta furi de moshite miru? osuki ni douzo
I hate tactics  I don't have the patience for them
You want to try acting cold to me?  Go ahead, do what you want
kubi wa tsukemashouka
tsunaidokeba sukoshi wa otonaku shiku naru kashira
motto kaiinu rashiku shitokinasai yo
ii kara kikinasai yo henji wa WAN desho
hoetenai de chotto damatte
Shall I put  a collar on you?
I wonder if you'll be a little tamer if I tie you to me
Act more like my dog, would you?
Just listen to me  your answer should be a bark
Don't howl, and shut up for a moment
kansei nante hashitanai wa
mou dame nante dara shinai wa
anata no sono ude de misete yo
hateru made zenryoku de aishite yo
Your scream is too vulgar
You can't go on anymore? How pathetic
Entrance me with your techniques
Put all your strength into it, until I reach the top  love me
hikarenai wa doujinai wa
"Kocchi ni kunai ka?"
sono te ni wa noranai wa
anata no suki ni wa sasenai wa
watashi ga KiLLER LADY
I won't be charmed by you  and I won't budge
"Why don't you come over here?"
Like I'm going to fall for something like that
I won't let it go your way
Because I'm a KiLLER LADY
moumoku na no wa socchi desho
anata ni sentakushi wa nai no
IESU ka HAI de kotaenasai
hai, yoku dekimashita ne♥
Aren't you the blind one here?
You don't have the option of making the choices
Answer me either with "yes" or "understood"
All right, good boy♥
kyousei nante hashitanai wa
mou dame nante iwasenai wa
nakasete yo manzoku sasete yo
tsuya yaka na zecchou nante shiranai wa
Your cry is too vulgar
And I won't let you say you can't go on anymore
Make me purr  satisfy me
I've never known of  that fascinating climax
aa! kantan o haku no mo tashina miyo
mou kore ijou yurusanai wa
wakatta no? chotto kiiteru no?
"Suki ni shite ii?" nante...wagamama ne
kosui ja nai  kyou dake wa
asebanda te de nee...dakishimete
Ahh! Exclamation should be done with prudence
I won't allow you to go any farther than this
Do you understand? Hold on, are you listening?
"Can I do whatever I want?"... How spoiled
And very sneaky of you  all right, just for today
With your sweaty hands  come on  hold me close